25 Şubat 2012

En Sevilenler - Mim

Uzun zamandır yazamıyorum.Derslerin başlamasıyla her sabah erkenden uyanma derdi başladı.Devamsızlık da  yapamadım ilk hafta diye.. Erken uyanınca gece de erken yatıyorum haliyle,film falan izleyemedim bir haftadır yahu.

Geçelim mime. Beni greta,malkurabiyesi ve deeptone mimlemiş.Teşekkür ediyorum.

1.En sevdiğin şeyler nelerdir,nelerden hoşlanırsın?
uyumak, dil öğrenmek, yabancı diziler, sinema, seyahat, fotoğraf çekmek,deniz,güneş,kum...(selam yaz, bu yıl erken gelsen diyorum ? )
survivor programı var ya ben onu çok severim bi de.Her yıl başlayacağını duyunca böyle bi seviniyorum,mutlu oluyorum.Acayip keyif alıyorum izlerken ya, ilginç.Hmm bi de şey uyumak demiş miydim ?


2.Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin?
Facebook ve twitterda çok aktif olmasam da her gün kontrol ediyorum.Kim ne yapmış,neler yazmış diye..Blogları okuyorum.Elimden geldiğince takip ediyorum yeni yazılarınızı..Alışveriş sitelerine bakıyorum (Trendyol,markafoni,limango,asos). Ekşisözlük'e de her gün mutlaka uğrarım.Gündemi oradan takip ediyorum desem yalan olmaz.Gazete okuyan,haber sitelerinde gezen biri değilim çünkü.Ama o gün önemli ne olmuşsa,ekşisözlükte tartışılıyor zaten.O yüzden gerek kalmıyor haber sitelerine.

3.En sevdiğin filmler nelerdir,izlediğin veya hafızanda kalan, kesinlikle izleyin dediğiniz filmler?
Hani sınava girdiğinizde, kağıdınızı elinize alır almaz,şöyle bi soruları gözden geçirirsiniz. Bir soru vardır ki, ''oo, tam da buna çalışmıştım,oleey'' deyip sevindirik olursunuz.Hah,işte bu soruda tam olarak bunu hissettim.

En sevdiğim film kesinlikle ama kesinlikle ''Rosemary'nin Bebeği''dir.Bu fikrimi değiştirecek, en sevdiklerim listesinde bir numaraya yükselecek başka bir film izleyecek miyim bilmiyorum; ama kendisi yıllardır yerini kimseye kaptırmadı, kaptıracağa da benzemiyor.Defalarca izledim bu filmi.Hatta sıkıldıkça açıp izlediğim doğrudur.Kesinlikle izleyin dememe gerek yok sanırım.
Diğer 'En' sevdiklerim ise şunlar: Rear Window, Casablanca, Cinema Paradiso, Kill Bill, Zeki Demirkubuz'un tüm filmleri, Godfather, Uçurtmayı Vurmasınlar, Back to the Future, Groundhog Day, Lord of the Rings,Tabutta Rövaşata,Repulsion,Persona,Amelie,Mulholland Drive,The Tenant,Ağır Roman,Identity,Saw serisi,Fight Club,Suspiria..


4.Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapsanız bunlar neler olur?
GAP Sweatshirt, çeşit çeşit oxford ayakkabı, Burberry Trençkot..kıyafet yani hep...

5.Şu sıralar en çok dinlediğiniz şarkılar? 3 tane.


Artık mimlenmeyen kalmamıştır herhalde.Kimseyi mimlemiyorum o yüzden.
Yeni bir film kritiğinde görüşmek dileğiyle..

14 Şubat 2012

The Graduate


Imdb Puanı: 8.1
Yapım: 1967, ABD
Tür: Dram, Romantik, Komedi
Yönetmen: Mike Nichols
Oyuncular: Dustin Hoffman, Anne Bancroft, Katharine Ross,Murray Hamilton,Brian Avery


Benjamin, mezuniyetinin ardından boşluğa düşmüş, gelecek planları yapan, dış dünyadan uzaklaşmış bir genç.Annesinin arkadaşı Mrs Robinson'ın baştan çıkarma girişimleriyle aşkı ve cinselliği tanımaya başlıyor.Böylelikle anlam veremediği bir yasak aşkın içinde buluyor kendisini.Tabi buna aşk demek doğru mudur bilemiyorum.Filmin ikinci yarısında Mrs Robinson'ın kızı Elaine'in de eklenmesiyle aşk üçgeni tamamlanıyor, her şey daha da karışıyor.


Dustin Hoffman'ın 30 yaşındayken, 20 yaşında toy bir delikanlıya hayat verdiği,sinema tarihine unutulmayacak bir karakter kazandırdığı harikulade bir film.Benjamin'in dış dünyadan uzaklaşması,kendi kabuğuna çekilmesi o kadar başarılı şekilde hissettirilmiş ki...Anlatılmış demiyorum farkındaysanız 'hissettirilmiş'.


----- spoiler !!! -------
Filmi beğenenler çoğunlukta..Yalnız senaryoyu eleştirenler de var ki zaten oyuncuların performansını eleştirmek mümkün değil.Efendim diyorlar ki, Benjamin ve Elaine hangi ara birbirlerine aşık oldular? Evet,sanırım bu noktada biraz havada kalıyor film,kabul.Ama Benjamin Mrs Robinson'la tanıyor aşkı ve onun aşk diye bildiği şey cinsellikten ibaret.Konuşmuyorlar bile Mrs Robinson'la..Sonra, ailesinin zorlamalarıyla Elaine'le buluşmaya razı oluyor.Elaine ise,annesi Mrs Robinson'ın aksine; utangaç,kırılgan,sevimli bir kız.Adnan Oktar görse 'kedi canını senin........' der,bütün program iltifat eder kıza,o derece..

Elaine'le tanışınca fark ediyor,bir kadınla birlikte olmanın, kendi bildiğinden,Mrs Robinson'la yaşadıklarından çok daha farklı bir şey olduğunu.Elaine'in peşinden koşması bu yüzden.Elaine de gördüğümüz kadarıyla saf bir kız.Benjamin'in ısrarlarına dayanamayıp, onunla ilgilenmesini de bu şekilde açıklayabiliriz.Eleştirebileceğimz tek nokta ise Elaine'in çok iyi tanıtılamaması olabilir.

Final sahnesine ise yükleyin istediğiniz anlamı.Mutlu son demek istiyorum; ama o birbirlerine attıkları 'Şimdi ne yapıcaz lan biz'' bakışı düşündürüyor beni.Mutlu son deyip geçemiyoruz anlayacağınız.

------------tamam bitti devam edebilirsiniz------


Yeşilçam etkilenmemiş mi bu filmden diyorsanız, etkilenmişler tabi ki.Yeşilçam bu boş durur mu ? Hemen Tarık Akan,Gülşen Bubikoğlu işbirliğiyle filmin birebir aynısını çekmişler.Filmin adı Mahçup Delikanlı.. Hayat Bilgisi dizisindeki The Graduate etkisi için ise bkz: Sedat ve Gamze'nin düğünden kaçış sahnesi.

Dustin Hoffman'ın izlediğim en eski filmi Rain Man'di.Bilmiyordum gençlik hallerini The Graduate'i izleyene kadar..Ne sempatik,ne tatlı bir şeymiş arkadaş.Hele final sahnesindeki o gülüşü...Yok ben daha da bir şey demiyorum,fotoğraf konuşuyor zaten.

10 Şubat 2012

Biri harem mi dedi - Mim

Uzun zamandır mimlerden kaytarıyorum,çaktırmayın.
Bu mime ba-yıl-dım! Neden mi,çünkü haremimizi oluşturuyoruz yahu,daha ne olsun?
Erkekler istediği 10 kadının, kadınlar  istediği 10 erkeğin adını yazıp 4545'e göndersin, hareminiz evinize gelsin.
Beni Kuulumsu Kadındeeptone ve Biricit mimlemiş.Öpüyorum :*


1. Eduardo Noriega: İspanyol sinemasının en yakışıklılarından,en karizmatiklerinden,eeen een en... Kendisi haremimin en güzel köşesinde pamuklara sarılıp sarmalanacaktır.

2.Fele Martinez: Çok severim,öyle böyle değil, bayağı çok severim.Yakışıklılıktan öte bir karizma var adamda.Şimdi Eduardo'ya bakan ''Adam harbiden yakışıklıymış'' der,kusur bulamaz.Fele'ye bakan 'Bunun neresi yakışıklı yaa' bile diyebilir; ama karizma var işte.Aç bi filmini izle.Mutlaka etkilenirsin yani.Ya da bi dk etkilenmeyin,çirkin o çirkin.


3.Javier Bardem: İspanyollardan başladık,onlardan devam edelim.Yahu ben İtalyan erkekleri yakışıklıdır geyiğini anlamıyorum.İspanyol erkekleri gibi bir gerçek varken şu hayatta bana İtalyan mitalyan demeyin lütfen.Evet Javier,sen de gel cicim.Penelope'ciğimle aramın bozulmasını bile göze alabilirim,no problem


4.Jack Shephard: Ben bir Lost Fan olarak Sawyer-Jack karşılaşmasında her zaman Jack'ten yana olmuşumdur.Sawyer da yakışıklı ama tipim değil.Arkadaşım ol yeter böylesi daha güzel Sawyer.

5.Michael Scofield: Her zaman kafasında 978754876 tane tilki dolaşıyormuş izlenimi veren kısık,delici,mavi bakışlar onda.Bir problem olduğunda hemen çözebilme becerisi desen onda.Haremin beyni yaptım kendisini,evet..Yalnız Kuulumsu da almıştı Michael'ı.Ne olacak şimdi Kuulumsuuu.Taş makas kağıt mı yapsak ki ehehe


6.Sheldon Cooper: Nam-ı değer 'Bazinga!' İnce eleyip sık dokuması,her şeyi ciddiye alması...ohoo sheldon varsa çok renkli günler bizi bekliyor demektir.


7.Barney Stinson: Barney reisi hareme kapatmak ne kadar doğru olur ki? Bir kaplanı vahşi hayatından koparıp,evde beslemek gibi bir şey.Ama seviyorum ben bunu ya.Madem istediğimizi yazabiliyoruz,sınırları aşarım arkadaş!


8.Johnny Depp: Eee açıklamaya gerek var mı yani? Yalnız kendisinin gençlik yıllarındaki baby face hallerini daha çok severim. ( Ha Johnny Depp'i buldun, baby face hali kusur kaldı di mi)


9.Kevin : Shameless'ta bir karakter.Tamamen alakasız.Her bölüm 'yaaa niye Kevin'ın sahneleri bu kadar kısa ki' diye düşündüğümü fark ettiğimden olsa gerek,ekleyiverdim listeye adını.

10.Seth Cohen: 'The O.C' izleyenler bilir kendisini.Orda 'inek' diye tabir ettiğimiz öğrenci profilini temsil ediyordu.Tabi sonradan en popüler kızlardan birini kaptı.Peki bu diziyi izleyen ergenlerin %88 buçuğu, 'Küçük Emrah'ın California temsilcisi Ryan' için ölüp biterken ben neden Seth hayranıydım? Çünkü Seth depresyona girdiğinde eve kapanıp bütüüün gün film izlerdi.İyi filmler de izlerdi hani.Bu yüzden ergenlik çağlarımda kestirmiştim kendisini gözüme.Depresyona girdiğimde film arşivinden faydalanmak için alıyorum kendisini haremime.

Son olarak hepimize ŞU şarkıyı armağan ediyorum.

Gelelim mimlediklerime:

blackswan
FakeNoron
Beyza Mollaahmetoğlu
raskolnikov
Mia
PisPapaz

Zaten çoğu kişi mimlenmişti.Mimleme olayına gelince çok stres yapıyorum ya.Kendinizi sakın zorunlu hissetmeyin.İçinizden geliyorsa yazın,gelmiyorsa sorun değil hiç,valla bak...Ayrıca aa ne güzel mimmiş bu,ben de yazmak istiyorum ama mimlenmemişim diyen varsa lütfen kendini mimlenmiş saysın, poliganum beni mimlemiş desin ve yazsın.Şimdiden mimledim ben onları hehe :)

4 Şubat 2012

Abre Los Ojos / Open Your Eyes


Yapım: 1997 / İspanya,Fransa,İtalya
Imdb Puanı: 7.8
Tür: Gizem / Psikolojik / Dram / Gerilim
Yönetmen: Alejandro Amenabar
Oyuncular: Eduardo Noriega,Penelope Cruz,Fele Martinez,Najwa Nimri

İspanyol sinemasının yüz aklarından biri 'Abre Los Ojos'.Hollywood'a meydan okuyacak seviyede bir yapım.Zaten Hollywood'lu uyanıkların da dikkatini çekmiş, 'Vanilla Sky' ismiyle yeniden hayat bulmuş ve muhtemelen birçok kişi tarafından Abre Los Ojos bilinmezken, Vanilla Sky'ın en azından adı duyulmuştur.Ben, Abre Los Ojos'u izledikten sonra, 'Hayır,aynı konu bundan daha güzel işlenemez' diyerek reddettim Vanilla Sky'ı izlemeyi.Tom Cruise da Eduardo'yu izledikten sonra efendi gibi, ''daha iyisini yapamam'' demeliydi..Tom Cruise, üzgünüm bebeğim, bir Eduardo, bir Fele Martinez hatta bir Alex bile değilsin.


Cesar, yakışıklı ( Biscolata erkekleri halt etmiş, o derece),zengin ve çapkın bir erkek.Tek gecelik ilişkileriyle övünüyor,öyle ki, aynı kadınla ikinci kez görüşmeyi bile etik bulmuyor.O derece kendini beğenmiş,havalı.Ee, adam haklı yani.O yakışıklılıkla,... öhöm neyse...Ne diyordum? Tek gecelik ilişkilerinden birinin hayatını mahvedeceğinden habersiz, arkadaşının hoşlandığı kızla (Sofia) yakınlaşıyor.Konusundan bu kadar bahsetmekle yetineceğim; çünkü ne desem spoiler vermiş olurum.Seyir zevkinizi katletmek istemem.


Kadro oldukça sağlam.Bu filmden bir yıl önce, 'Tesis' filminde birlikte rol alan Eduardo Noriega ve Felé Martinez yine bir araya gelmiş.Ki ben ikisini de 'Tesis' ile keşfetmiştim.Anlatılmayacak bir karizmaları var.Eduardo daha yakışıklı gibi görünse de Felé'nin yeri bambaşkadır bende.Hiçbir Hollywood starında yok bu adamdaki ışık.Yeri geliyor,yakışıklı ötesi bir şey oluyor,yeri geliyor ezik bir karakteri canlandırıyor,yeri geliyor çirkinleşiyor.İnanılmaz bir insan kendisi.


Güzelliğinin zirvesindeki Penelope'yi övmeden geçersek de ayıp etmiş oluruz.Yalnız, yıllar Penelope'den bir şey alıp götürmüyor, aksine milletten götürdüklerini bu kadına veriyor sanırım.Gittikçe güzelleşiyor yahu..Bir de ballı ki sormayın yani..Bu filmde onun rolünü beş kuruş almadan, hatta üstüne para vererek oynayacak 9.999.999 kişi bulabilirim.Peşinde iki erkek, ikisi de İspanyol sinemasının en yakışıklılarından..Üçüncü en yakışıklıyı da gerçek hayatta kaptı zaten. (bkz: Javier Bardem) Şanslı köftehor..

Gizemi sonuna kadar hissedeceğiniz,rüya ve gerçeğin kimi zaman birbirine karıştığı mükemmel bir psikolojik gerilim.Gece izlemeniz halinde etkisinin artacağına emin olabilirsiniz.Zihin bulandırma ve tokat yemiş hissine kapılma gibi yan etkileri de mevcuttur.Beklenmeyen bir etki görüldüğünde bana başvurun.Eveet, bir prospektüsün daha sonuna geldik. İyi seyirler diliyorum efendim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...