15 Eylül 2012

Chandler'ı özlediniz mi? Öyleyse ''Go On''!


Pilot bölümü ağustos ayında yayınlanan Go On dizisinin başrolünde Friendsseverlerin aşina olduğu bir isim, Matthew Perry -Chandler- yer alıyor.Dizinin ikinci bölümü de geçtiğimiz günlerde online dizi izleme sitelerinde yerini almış bulunmakta.İki bölümü izledikten sonra sıcağı sıcağına izlenimlerimi aktarıyorum:

Ryan, bir ay önce eşini kaybetmiş bir spor spikeri.Kısa bir süre işinden uzak kalmasının ardından, kendini işe dönmeye hazır hisseder; ancak patronu aynı fikirde değildir.Ryan'ın psikolojik destek alması gerektiğini düşünerek 10 seanslık destek grubuna katılmasını işe dönmesi için ön koşul olarak sunar.


Friends hayranlarının severek izleyeceğini düşündüğüm bir yapım.Biliyorum ki, Friends'i seven gerçekten seviyor.Yıllar önce izleyip bitirenler diziden kopamayıp tekrar tekrar eski bölümleri izliyor.Dolayısıyla Friends oyuncularının yer aldıkları yeni projeleri de takip ediyorlar.''Eski bir dost''u yeniden görmek gibi mutluluk veren bir şey bu.

Konusunu düşündüğümüzde bu diziden en fazla 2 sezonluk malzeme çıkar gibi geliyor bana.Öyle bile olsa keyifle izleyeceğimizden eminim.Zaten bu diziye bağlanmanızı sağlayacak olan şey konusu değil, karakterler olacak.Eğlenceli bir kadro olmuş.Daha ilk bölümlerde hissedebileceğiniz güzel bir uyum var aralarında.


Ryan, Chandler'dan farklı bir karakter.Her ne kadar yaşam tarzları farklı da olsa, espri anlayışlarının aynı olduğunu söyleyebilirim.Fakat Matthew Perry, Chandler'a sığınıp bunun ekmeğini yiyecek gibi görünmüyor asla.Bu karakteri geliştirirken sadece Chandler'ın espri anlayışını almış.İlerleyen bölümlerle Ryan'ın farklı farklı yönlerini göreceğimizi düşünüyorum.Ekibin geri kalanı da çok iyi seçilmiş.İlk bölüm itibariyle ısınacaksınız karakterlere.Ayrıca dizi salt komediye dayanmıyor, arada hüzünlenebileceğimizin de sinyallerini alıyoruz.E, daha ne olsun değil mi ama?

'Ufak' bir isteğimi dile getirerek sonlandıracağım yazımı: ''Friends yeniden çekilsin, lütfeeeeeeen!!''

6 Eylül 2012

La Mariée Était en Noir / Siyah Giyen Gelin


Imdb puanı: 7.3
Yapım: 1968 / Fransa
Tür: Psikolojik / Dram / Gizem / Suç
Yönetmen: François Truffaut
Oyuncular: Jeanne Moreau, Michel Bouquet, Michael Lonsdale, Charles Denner, Jean-Claud Brialy

Öncelikle filmin, Alfred Hitchcock'un da zaman zaman kitaplarından etkilendiği bir yazar olan William Irish'in ''The Bride Wore Black'' isimli kitaptan uyarlama olduğunu belirteyim.Sonra da gelelim konusuna:

Julie Kohler'in kocası David, düğün günlerinde kilise önünde bir kaza kurşunu ile ölüyor.Bu olay üzerine intikam yemini eden Julie, bu kazadan sorumlu olan 5 adamı teker teker öldürmeye başlıyor.Konu bir yerlerden tanıdık geliyor olmalı değil mi? Evet, doğru tahmin ettiniz: Kill Bill. Kill Bill'in wikipedia açıklamasına dikkat: ''Ayrıca filmin yaratıcı ve özgün senaryosu Rezervuar Köpekleri adlı filmle çıkış yakalayan Tarantino'nun ününe ün katmıştır.'' Sen beni güldürdün allah da seni güldürsün wikipedia.

Tarantino
bariz olarak etkilenmiş bu filmden. İntikam temalı her iki filmde de düğün günü eşi öldürülen iki 'gelin' yer alıyor.Tarantino'nun gelini fiziksel olarak oldukça eğitimli.Kurbanlarını da bu gücüne dayanarak alt ediyor.Yani Kill Bill'de aksiyonun ağırlıklı olduğunu görebiliriz.Truffaut'nun gelini ise kurbanlarıyla kısa süreli de olsa yakınlık kuruyor.Güvenlerini kazandıktan sonra klasik bir seri katilin kullandığı yöntemlerle intikamını alıyor.Yani bu filmin de psikolojik yönünün ağır bastığını söylemek mümkün.


Bazı sahneler ise oldukça tanıdık gelecek.Kill Bill'deki ''Death List Five''(Beş Kişilik Ölüm Listesi) bu filmden birebir olarak alınan kısımlardan.Uçak sahnesi de yine benzer sahnelerden biri.

İki filmin karşılaştırmasını bir kenara bırakıp, filme yeniden dönelim.Ufak tefek senaryo eksikliklerinin mevcut olduğunu söyleyebiliriz; çünkü Julie'nin bu 5 adamı nasıl teşhis ettiği ve onlara nasıl ulaştığı havada kalan bir ayrıntı olmuş.Tıpkı Kill Bill'de olduğu gibi bu filmde de zamanda geriye dönüş sekansları yer alıyor.Yine bir flashback'le aklımdaki bu sorunun cevabını bulabileceğimi düşündüm film boyunca.Ne yazık ki alamadım cevabını.Artık bu kitabın bir eksiği mi, yoksa yönetmenin hatası mı bilemiyorum.Zaten 'kusur' olarak niteleyebileceğim tek şey de buydu bu filmde.


Bunun dışında oyuncuları bol bol övebilirim.Özellikle Jeanne Moreau, sinemanın efsane katilleri arasında yerini alabilecek bir karaktere hayat vermiş.Soğukkanlılıkla ve korkusuzca işlediği cinayetler ile anlıyoruz ki Julie'nin hayattaki nihai amacı 'intikam'.Amacını gerçekleştirdikten sonra ise ölümü yani David'e kavuşmayı arzuluyor.

Hitchcock filmlerinin gerilim atmosferini hissedebileceğiniz bu filme mutlaka bir şans verin,wikipedia'ya da çok güvenmeyin, kendinize iyi bakın..

İyi seyirler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...