24 Ekim 2012

When Harry Met Sally / Harry Sally ile Tanışınca


Yapım: 1989 / ABD
Imdb Puanı: 7.6
Tür: Romantik, Komedi
Yönetmen: Rob Reiner
Oyuncular: Billy Crystal, Meg Ryan, Carrie Fisher

Uzun zamandır izlemeyi ertelediğim bir filmdi 'When Harry Met Sally''. Ve benim gibi pek de romantik komedi tutkunu olmayan birini bile hayran bırakabildiyse, romantik komediseverlerin muhakkak izlemesi gerektiğini söylememe gerek yok sanırım.

Film, modern zaman insanlarının net bir şekilde cevaplayamadığı ve hayatlarının bir dönemlerinde mutlaka yaşayarak tecrübe ettikleri bir soru üzerine kurulu: ''Bir kadın ve bir erkek sadece arkadaş olabilir mi?''



Harry ve Sally, 10 yıl önce tesadüfen tanışıp birlikte uzun bir yolculuk yaparlar.Bu yolculuğun ardından bir daha görüşmezler.Tabi 5 yılda bir tesadüfen karşılaşmalarını saymazsak...İkinci karşılaşmalarında yakınlaşmaya başlarlar; fakat yalnızca arkadaş olarak.Peki birbirlerinin en zor anlarında yan yana olup her şeyi birbirleriyle paylaşan bu iki insan, sadece arkadaş kalabilecek midir? Eh, bunun bir romantik komedi olması gerekecekse elbette kalmamalılar değil mi?

Bu filmin romantik komedi türü için bir 'yol' açtığını söyleyebiliriz.Günümüz romantik komedileri de o yolda ilerliyor.Fakat film çıtayı öylesine yükseltmiş ki, yenilerin de işi pek kolay değil.

İlişkiler üzerine yapılan çıkarımlar, diyaloglar, arada gösterilen evli çiftlerin hikayeleri, filmi zenginleştiren öğelerden...ve oyuncular...Meg Ryan'ın çekiciliğinin zirvelerinde olduğu yıllar.Bu kadın adeta romantik komedilerde oynamak için doğmuş.Ben bu türü pek ciddiye almam.Sadece vakit geçirmek için, eğlenmek için, sıkıldığımızda, bunaldığımızda oturup izlemek, moral düzeltmek için var olduklarına inanırım hatta.Fakat iyi oyuncuların elinde yoğurulan bir film gösteriyor ki, türün bir önemi yok.İyi oyuncular çok basit bir türü bile alıp yürütebilir, sinema tarihinin unutulmazları arasına sokabilir.İşte benim ''When Harry Met Sally''den aldığım ders bu oldu.


Filmin bazı kısımları ''Seinfeld'' çağrışımı yaptı.Tarzlarının benzer olduğunu söyleyebilirim.Yani 'Seinfeld' tadı alabileceğiniz bir film.Bu eklemeyi de ''Seinfeld'' hayranları için yapmış olalım.

Ve bir romantik komedide en önemli unsurlardan biri müziklerdir.Filmin soundtrack albümüne bir göz atarsanız müzik konusunun da hakkının verildiğini görebilirsiniz.Ray Charles, Frank Sinatra, Louis Armstrong gibi jazz müziğin dev isimlerinin yer aldığı muhteşem bir soundtrack...

Filmin övülecek başka bir yanı kalmadığına göre benim görevim burada sona eriyor sevgili okur.Şiddetle tavsiye etmesi benden, izlemesi sizden.

İyi seyirler.

19 Ekim 2012

American Horror Story (2011- )


Birkaç gün önce 2. sezon açılışını yapan American Horror Story klasik perili ev hikayelerinden biri gibi dursa da, korku filmi klişelerinin çoğunu bünyesinde barındırsa da, izlemeye başladığınızda feci saran bir dizi.Yalnız dizinin yetişkinlere hitap eden sahneler içerdiğini baştan belirtip, +18 uyarısı veriyorum.Sonra 'vay ben duymadım, vay beni ikaz etmediler' demeyin.

İlk sezonunda Harmon çifti başrolde yer alıyor.Vivien ve Ben Harmon'ın ilişkileri çıkmaza girince çareyi bulundukları yerden uzaklaşmakta buluyorlar ve 'perili' diye tabir ettiğimiz, gayet makul bir fiyata satılan muhteşem bir evi satın alıyorlar.Fakat bu ev hiç de öyle sandıkları gibi huzuru bulabilecekleri, mutlu mesut yaşayıp gidecekleri bir 'yuva' olmayacaktır.

Her bölümün başında evin karanlık geçmişine uzanıyoruz.Çok eski yıllarda kullanılmaya başlayan bu evde sayısız cinayet işlenmiş.Her gün yeni bir hayaletle tanışıyoruz.Daha önce belirttiğim gibi korku filmi klişelerini barındırıyor fakat ilgi çekici bir konusunun ve iyi bir işlenişinin olduğunu söylemeliyim.Korku/gerilim hayranlarının kaçırmaması gereken bir dizi.Her bölüm 45 dakikadan oluşuyor.İki bölüm izleseniz bir korku/gerilim filmi izlemiş gibi olacaksınız yani.


İkinci sezon açılışını ise birkaç gün önce yaptı.İlk sezondan bağımsız.Bazı oyuncular aynı.Özellikle 'Tate' karakterinin ciddi bir hayran kitlesi var, biliyorum.Merak etmeyin bu sezon da kendisini hayranlıkla izlemeye devam edebilirsiniz; fakat bu sefer bambaşka bir karakter kendisi.


İlk sezondan aşina olduğumuz karakterler bambaşka rollerde yer alıyorlar bu sezon.Çünkü dediğim gibi konu değişmiş, adeta yeni bir dizi başlamış.İlk sezonu izlemeyenler de bu sezonu izleyebilirler keyifle.

Bu sezon, Harmon çiftine elveda dedik ve perili evimizden uzaklaşıp, bir akıl hastanesine uzanıyoruz.60'lı yıllarda azılı suçluların kapatıldığı bu akıl hastanesine günümüzde yapılan bir ziyaretle başlıyor ikinci sezon.Yine bugüne ait olaylar olacak ve zamanda geri dönüşlerle bu kez 60'lı yılları ziyaret edeceğiz.

Dizinin ilk sezondaki karanlık atmosferi bu yıl da tam gaz devam ediyor.Hatta bu sefer daha ürkütücü ve daha  gizemli olacağının sinyallerini aldım ben ilk bölüm sonrası.Yeni bölümleri merakla beklemekteyim kısacası.İlk sezonu izleyen takipçiler, mutlaka kaçırmayacaktır bu sezonu; ama benim bu yazıyı yazmamdaki esas amaç ikinci sezonun konu itibariyle bağımsız olduğunu ve herkesin izleyebileceğini belirtmekti.Çünkü bu dizi ortalama bir korku filminden çok daha fazlasını vaad ediyor.Benden söylemesi...

İyi seyirler.

10 Ekim 2012

Zelig


Yapım: 1983 / ABD
Imdb Puanı: 7.7
Tür:Fantastik,komedi
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Woody Allen, Mia Farrow

Zelig... Doktorunun deyimiyle o bir ''insan bukalemun''.



Leonard Zelig (Woody Allen), etrafındakilerden biri gibi olabilmek, onlara uyum sağlayabilmek, kendini güvende hissedebilmek dahası sevilmek için etrafındakilerin görünümüne bürünen bir adam.Karakter olarak onlara benzemeye çalışmaktan söz etmiyorum.Tam anlamıyla yanındaki kişinin görünümüne bürünüyor.Bir zencinin yanında zenci, şişman birinin yanında şişman, bir doktorun yanında doktor oluyor.Dolayısıyla doktorlar için üzerinde araştırmalar yapılabilecek mükemmel bir denek konumunda.


Ona tıbbi bir vaka gözüyle bakan diğer doktorların aksine Dr.Eudora Fletcher (Mia Farrow), Zelig'i bir 'insan' olarak umursayan tek kişi.Onu alıp, şehirden uzak kır evine götürüyor.Böylece toplumdan uzak, nötr bir ortam oluşturarak, Zelig'in kendi benliğini bulmasını sağlayabilecektir. İlk zamanlar alanında tanınan bir doktor olabilmek, isim yapmak gibi amaçlarla tedavi etmeye başladığı Zelig ile aralarında zamanla kuvvetli bir bağ oluşuyor.Bu süreçte ise zaman zaman düşündüren, kimi zaman güldüren hatta kahkaha attıran absürd olaylar yaşanıyor.

Zelig, bana Kafka'nın böceğe dönüşen Gregor Samsa'sını anımsattı.Fakat Kafka'nın Dönüşüm'ünde topluma yabancılaşma söz konusuyken, Allen'ın dönüşümünde topluma uyum sağlama söz konusu.En azından Zelig'in amacı bu.Aradaki bu farklılığa rağmen bir Kafka göndermesi olduğu bariz.Hatta biraz daha abartıp Kafkaesk bir yapım olduğunu bile söyleyebilirim.

Belgesel olarak hazırlanan film ile baştan sona aşina olduğumuz belgesel prensiplerine bağlı kalarak 1920'li yıllara uzanıyoruz.Hayali karakterimiz Zelig'in hayatını anlattığı için elbette 'kurmaca belgesel' ifadesini kullanmak daha doğru olacaktır.


Böylesine absürd bir karakteri işleyen Woody Allen'ın, dehasını 70 dakikalık bir filmde bile konuşturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Mizah anlayışını tam anlamıyla yansıtıyor bu filmde.İşlediği dönemin olaylarına, karakterlerine de bu özgün mizah anlayışıyla değinmeyi ihmal etmeyen Allen, bununla yetinmeyip yerinde yaptığı hicivlerle inceden dokunup geçiyor tüm bunlara.Mesaj kaygısı gütmeden, mesaj veriyor; düşündürmeyi de ihmal etmiyor ve bunları yaparken asla göze batan açıklar vermiyor.Hem güldürüyor hem düşündürüyor kısacası; fakat daha çok düşündürüyor.

Allen sinemasını her zaman bazı kriterlere dayanarak tavsiye etmişimdir, yine tekrarlayacağım.Eğer sadece vakit öldürmeyi amaçlamıyorsanız, şöyle oturup hem güzel vakit geçireyim, hem de biraz zihnimi çalıştırayım diyorsanız Allen filmlerini; fakat özellikle ''Zelig'' i tavsiye ederim.Ayrıca psikologların/psikiyatrların, psikolojiyle ilgilenenlerin mutlaka ama mutlaka izlemesi gereken bir yapım ve tabii ki sinemanın dahi çocuğu Allen hayranlarının...

İyi seyirler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...