30 Aralık 2012

Amour / Aşk


Yapım: 2012 / Fransa,Almanya,Avusturya
Imdb Puanı: 8.1
Tür: Dram
Yönetmen: Michael Haneke
Oyuncular: Jean-Louis Trintignant, Emmanuelle Riva, Isabelle Huppert, Alexandre Tharaud

Filmekimi kapsamında gösterilen, ünlü yönetmen Michael Haneke'nin son filmi Amour, 3 kopyayla 28 Aralık'ta gösterime girdi.Cannes Film Festivali'nden ödülle ayrılan ve Oscar aday adayı olan film, eleştirmenlerce de bolca övgü alıyor.

Daha önce hiç Haneke filmi izlemedim.Farklı olarak tabir edilen tarzına aşina değilim.Ancak hakkında yazılanları okuduğum için Haneke sineması hakkında az çok görüş sahibiyim.Birçok hayranı var kendisinin.Eminim onlar bu filmden çok daha fazlasını almıştır.Benim yorumlarım da daha önce Haneke filmi izlemeyen birinin yorumları olsun.Biliyorum yönetmenin tarzına aşina değilseniz filmin içine giremezsiniz kolay kolay.Bu yüzden şimdiden affınıza sığınarak kendi izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.

Film çok yalın bir hikayeyi konu alıyor: Anne ve Georges 80'li yaşlarında, her ikisi de emekli müzik öğretmeni olan bir çifttir.Kızları Eva yurtdışında yaşar, ara sıra ziyaretlerine gelir.Yaşlı çift, dış dünyadan uzak, rutin bir emeklilik hayatı yaşarlarken; Anne'ın hastalığı, bu yaşama gölge düşürür.Yaşlı kadının felç geçirip; bir başkasının bakımına muhtaç kalması ile, eşi Georges'un da sadakat sınavı başlamış olur ve bu andan itibaren Anne'ın hastalığının seyri ile Georges'un da değişimine tanık oluruz.

Film, üzerine en çok yazılan çizilen; şarkılar yapılan; filmler çekilen; hemen hemen herkesin fikir beyan ettiği bir kavram olan ''aşk''ı sorgulamamızı sağlıyor.Hani hep sorarlar ya ''Aşk nedir?'' diye, işte usta yönetmen de kendi üslübuyla işliyor aşkı.Çiftin mesafeli ve resmi duruşunu gören seyirci, filmin görmeye alışık olduğu bir aşk hikayesi seyrinde ilerlemeyeceğini anlayacaktır.Nitekim öyle de oluyor.Duygu yoğunluğunun yaşandığı, sevgi sözcüklerinin fısıldandığı klasik bir aşk hikayesinden çok daha fazlasıyla karşılaşıyoruz.
Haneke tarzına uzak olduğumu belirtmiştim yazımın başında.Fakat tarzının bana tanıdık geldiğini söyleyebilirim.Durağan ve bağımsız yapımları sevdiğim için ilk dakikalardan itibaren filme ısındım.Bu tarz filmlerin 'insan belgeselleri' olduğunu düşündüğümü belirtmiştim bir yazımda.Bu film de bu görüşümü destekleyen filmlerden biri oldu.Gerek kameranın kullanışı, gerek oyuncuların performansı -özellikle Emmanuelle Riva'nın performansı şapka çıkarılacak cinsten- gerçeğin en yalın halini görebileceğimiz bir belgesel havası katıyor filme.Yakın plan neredeyse hiç kullanılmamış.Sanki her odaya birer kamera koyup; gerçek bir çifti izliyormuşuz izlenimi uyandırdı.Tabii bu gerçekçi atmosferin oluşturulmasında oyuncuların payı daha büyük.Fakat bu gerçeklik film ilerledikçe rahatsız edici boyutlara ulaşıyor.Seyirciyi diken üstünde tutuyor ve gerilmesine neden oluyor.


Filmde dikkatimi çeken ayrıntılardan biri müzik kullanılmayışı.Sırf bu ayrıntıya dayanarak bile filmin ticari kaygı gütmediğini söyleyebiliriz.Düşünsenize elinizde seyirciyi dağıtıp geçebilecek bir konu var.Bunu müziklerle, bol duygusallıkla süsleyip seyirciye servis edip; sonra da bunun nimetlerinden faydalanabilirsiniz.Ama işte usta bir yönetmeni usta yapan da tarzından ödün vermemesidir.Çoğu zaman karşılığını maddi olarak alamazlar belki.Nitekim Haneke de finansal destek bulma konusunda zorluk çekmiş film için.En nihayetinde ortaya uzun yıllar akılda kalacak, bazı kavramları yeniden sorgulatacak takdire şayan bir eser çıkmış.

Filme ulaşmak zor olacaktır; çünkü başta da belirttiğim gibi, ülkemizde 3 kopyayla vizyona girdi.Fakat bir şekilde ulaşın ve izleyin.Pişman olmayacaksınız.

İyi seyirler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...