Beautiful Lies

Haydi gelin,Audrey Tautou'nun son filmi 'Beautiful Lies'a bir göz atalım.Tumblr blog'umda da bahsettim filmden kısaca.Amaan çok da umrumda derseniz buyrun burdan yakın. Haydi şimdi burada da filmle ilgili ayrıntılı görüşlerimi paylaşayım.

Fragmanı da izlemekte fayda var:

Yönetmen koltuğunda Pierre Salvadori oturuyor.2010 Fransa yapımı,Audrey Tautou'nun son filmi.'son' derken her iki anlamda da kullandım, açıklayayım: En son filmi,belki de kariyerinin son filmi.Kendisi sinemayı bırakacağını açıklamıştı bir süre önce.2012'de yeni bir filmde rol alacağı da dedikodular arasında.Tam bir muamma.Yakında çıkar kokusu diyerek geçiyorum filme.

Audrey Tautou,Emilie isminde bir kuaför olarak çıkıyor karşımıza.Yine her zamanki gibi sempatik,sevimli,çekici,güzel, vs vs...Yanında çalışan Jean isminde bir adam var.Tamirci gibi bir şey.Yani tam tanımlayamadım işini ama sonuç olarak Emilie, Jean'ın patronu.Jean ise çilekeş bir işçi.Şimdi burdan konuyu kapitalizme falan da bağlayabilirim ben,biri beni durdursun.Tamam,sakinim...

Jean,Emilie'ye aşık; ama kerata biraz da utangaç olduğundan olsa gerek,isimsiz aşk mektupları yolluyor Emilie'ye.Emilie ise pek takmıyor bu mektupları,öylesine okuyor ve geçiyor.Sonrasında ise bu mektubun yeri çöp kutusu oluyor.Bir önem taşımıyor mektup onun için,taaa ki aklına parlak bir fikir gelinceye kadar...Efendim şimdi Emilie'nin annesiyle babası boşanmak üzereler.Babası gitmiş kızı yaşındaki yellozun biriyle aldatmış kadını.Annesi de özgüvenini yitirmiş,takıntılı,akıl sağlığı pek de yerinde olmayan bir kadın haline gelmiş.Emilie'nin parlak fikri işte bu noktada devreye giriyor.O mektuplar annesine yazılmış olsaydı,kadıncağız özgüven patlaması yaşar,kocasını ve yaptıklarını unutur,daha da önemlisi 'kadın' olduğunu hatırlardı.Emilie düşünüyor,taşınıyor(aslında pek de düşünmüyor) kendisine gelen mektubu çöpten çıkarıyor.Bilgisayarda güzel güzel yazıyor,bir çıktısını alıyor ve isimsiz olarak postalıyor annesine.Plan işe yarıyor,annesi kaybettiği özgüvene kavuşuyor,yaşama sevinciyle doluyor dolmasına da,bu masum beyaz yalanlar gittikçe büyüyor,ortalıkta adeta yalan rüzgarları esiyor.Sonrası ise bir dolu yanlış anlaşılma,aksilik ve aşkın insanı düşürdüğü komik durumlar silsilesi.

Daha fazla spoiler vermek istemiyorum.Konusundan bahsetmeye devam etmeyeceğim.(ulan bi sonunu söylemedin zaten dediğinizi duyar gibiyim,ama hayır film bundan ibaret değil.daha başka şeyler de oluyor da ben söylemedim.çok anlayışlıyım yeaa)

Benim için Audrey Tautou varsa o film izlenir.Hiç konusuna falan bakmadan direkt izledim.Ee, sonuç olarak eğlenceli  bir buçuk saatim oldu.Tavsiye de ederim gönül rahatlığıyla.İyi seyirler.